Skip to content Skip to main navigation Skip to footer

Kudüs Hakkında Açıklama

Biz Müslümanların mahremiyeti, 2. mescidi olan Kudüs hakkında A.B.D. Başkanı Donald Trump’ın yaptığı açıklama, her müslüman gibi bizlerinde dikkatinden kaçmamış ve A.B.D.’nin verdiği kararı oldukça vahim olarak değerlendirmemize neden olmuştur.

Uluslararası Politika, devletler arasında bir iletişim disiplinin metodudur. A.B.D.’nin hem ülkemiz Güneydoğusunun arkasında yaptığı faaliyetler hem de yaptığı konjüktürel açıklamalar A.B.D.’nin ne kadar vasat seviyede bir uluslararası politika yürüttüğünün en büyük göstergesi niteliğindedir. Bununla birlikte, Donald Trump tarafından yapılan açıklama “İsrail’in bazı devlet birimlerinin Kudüste olduğunun gerekçesine dayanarak, Kudüs’ün başkent olarak ilan edilmesi artık gerekmektedir” demesi de yine aynı vasat uluslararası politikaların devamı niteliğinin de olduğunu göstermektedir.

Filistin haritası ve İsrail haritası BM kararları ile belirlenmiştir. Kudüs hakkında ki son 50 yıldır yapılan baskılar, toprak sınırlarına yapılan tacizler ve bunların da düzgün bir şekilde cezalandırılmaması, aslında Uluslararası Hukukun işleyişinin de, ne kadar taraflı olduğunun da bir göstergesi niteliğinde durmaktadır.

İnsanlar arasında olduğu gibi, ülkeler arasında huzurun sağlanması ülkeler arası hukuka ve adalete bağlıdır. A.B.D.’nin kendi iç hesaplaşmalarından ve siyasi rant sevdasından kaynaklanan yahudi sempatizanlığı konuyu nereye götüreceğine dair bir empati yapamama algısına sürüklemiştir. Bununla birlikte, A.B.D.’nin ekonomik anlamda dünya’nın en borçlu ülkesi olmasından ötürü (19 trilyon dolar) güçlü olmamakla beraber, teknolojisinin güçlü olması ve zenginleri daha zengin yapan, fakirleri daha da yoksullaştıran iç mekanizması A.B.D.’de yaşayan insanları da gün geçtikçe kaygılandırmaktadır.

Donald Trump’a göre seçim mitinglerinde yaptıkları konuşmalardan yola çıkarak, borçlarını ödeyebilmenin en güzel yolunun ise Arap ülkelerinin birbirine düşürmekten geçtiğini de dile getirmiştir.

Bu nazarda, biz Müslümanların daha dikkatli ve uyanık olması gerekir. Oysa ki “koskoca” diye itibar ettiğimiz A.B.D.’nin dahi Müslüman ülkelerine gebe kaldığını hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamak gerekir.

Bizim yazacağımız yazının, gerek dil, gerekse teknolojik altyapılardan ötürü Beyaz Saray’a giremeyeceğinin farkındayız. Fakat bugün içerisinde Cumhurbaşkanlığımız ve Dış İşleri Bakanlığımız tarafından yapılan “A.B.D.’nin kararı YOK hükmündedir” açıklamasını camiamız olarak biz de sonuna kadar arkasındayız.

Bu nedenle bizler de diyoruz ki, “Kudüs; BM kararı gereği ve bizim vicdanlarımızın ortak değerinin gereği, Filistin’indir ve Filistin’in kalacaktır.”

Saygılarımızla;

Uluslararası İlişkiler Komisyonu